Hasan Selim
GÖNEN
Şehit Düştüğü Tarih: 21 Temmuz 2012
Şehit Düştüğü Yer: İstanbul
Doğduğu Tarih: 1983
Doğduğu Yer: Çanakkale, Gelibolu
Mezar Yeri: Kocaeli
Şimdi
Umudun Öfkenin Direncin Sevmenin Sınırı Rıza Olmaktır…
RIZA
SÜRECİMİZİ CÜRETLE OMUZLAYAN
KOMUTANIMIZDIR!
HESABINI SORACAĞIZ!
AKP’nin katil polisleri 20 Temmuz
Cuma günü öğleden sonra, Gazi Mahallesi girişinde Silahlı Propaganda Birliği
Komutanımız Hasan Selim Gönen (Rıza) ve savaşçımız Sultan Işıklı’nın bindiği
aracı kimlik sormak için durduran polislere savaşçılarımız ateşle cevap
vermişler, çıkan çatışmada işkenceci polislerden birini vurmuşlardır. Diğer
polisler savaşçılarımızın bulunduğu otomobili otomatik silahlarla taramış ve bu
çatışmada savaşçımız Sultan Işıklı iki omzundan ve kolundan, Komutan Rıza da
karnından ağır yaralanmıştır. Komutan Rıza ağır yaralanmasına rağmen araçtan
inerek diğer polislerle çatışmış ve ikinci polisi de vurmuştur. Polisleri
etkisiz hale getiren Rıza bu esnada yoldaşı Sultan Işıklı’yı çatışma
bölgesinden çıkartana kadar çatışmayı sürdürmüş, son kurşununa kadar
çatışmıştır. Karnından ağır yaralı olarak tutsak düşen Hasan Selim Gönen
Kaldırıldığı Okmeydanı Hastanesinde 21 Temmuz’da saat 04.00 sıralarında şehit
düşmüştür.
Rızaları Katlederek Halk Kurtuluş
Savaşımızı engelleyeceğini sanan Amerikan uşakları bir kez daha yanıldıklarını
görecekler!
Halkalarımızın tarihi, ölümü
idealleri uğruna kahramanca karşılayan halk çocuklarıyla doludur. Boşuna
sevinmeyin, Rızaların hesabını mutlaka soracağız.
Rızalar Büyük Ölüm Orucu
Direnişi’nde Anadolu’nun dört bir yanında toprağa düşen şehitlerimizin
büyüttüğü fidanlarımızdandır. Rızaları tüketemezsiniz. Anadolu topraklarında
kahramanlık Parti-Cephe ile kitleselleşmiş ve Halklaşmıştır. Rızaları asla
bitiremezsiniz.
Rızalar Büyük Ölüm Orucu Direnişi
Şehitlerinin yarattığı feda kültüründen beslenerek büyüdü. Vatan için, halk
için, devrim için, yoldaşları için kendini feda eden 122 şehidimiz ve tüm
şehitlerimizin hesabını sorma bilinciyle büyüdü.
122 şehidimizin, işkencede
katledilen Enginler’in, halkımıza çektirilen acıların, adaletsizliklerin
öfkesiyle, kiniyle büyüdü.
Katiller, Amerikan uşakları
korkun Rızalar’dan. Korkun bu öfke ve kinden. Bu öfke, bu kin halkın adalete
olan özlemidir. Rıza, katlettiğiniz şehitlerimizin kanıyla büyüdü. Şimdi Rıza
Anadolu topraklarının yetiştirdiği yeni savaşçı kuşağının adıdır.
Yeni komutanlar yetiştiriyor
Anadolu toprakları. Rıza yeni sürecimizi cüretle omuzlayan komutanımızdır. Yeni
süreç Rızalar’ın omuzlarında yükselecek.
Cepheliler!
Şimdi umudun öfkenin direncin
sevmenin sınırı Rıza olmaktır...
Rıza olmak;
Büyük Ölüm Orucu şehitleri gibi asla teslim olmamaktır. Tek bir savaşçımızı çatışmadan
teslim alamayacaklar. İstanbul sokaklarında çok kanımız aktı. Rızalar
şehitlerimize olan andımızdır. Hiç bir şehidimizin kanı yerde kalmayacak.
Rıza olmak;
Büyük Direnişin kahramanları gibi yüzlerce, binlerce ölüm mangasının karşısında
tereddütsüz çatışmaktır. Rızalar ölüm mangası tarafından araçları tarandığında
bir an olsun tereddüt etmediler. Silahlarına sarıldılar ve halk düşmanlarına
gereken cevabını verdiler.
Rıza olmak;
Büyük Direnişin kahramanları gibi “Bir canım var feda olsun”
diyebilmektir.
AKP’nin katil polisleri yolu
kesip aracı durdurmak istediğinde Rıza’nın ilk işi komutasındaki savaşçıyı
çatışma bölgesinden çıkartmak oldu. Rıza, yoldaşını çatışma bölgesinden
uzaklaştırmak için kendini feda etti. Bizimkiler, böyle ölür, böyle ölür
bizimkiler… Tarih yazarak, tarihe yazılarak, türküyü gerçek, gerçeği türkü
eyleyerek… Rıza feda kuşağının yarattığı yeni komutanıdır. Sürecin komutanları
Rıza gibi olacak. En zor şartlar altında, tüm olanaksızlıklar içinde düşmana
meydan okuyan Rıza gibi savaşacaklar.
Büyük Direnişimizle “devrimcilik
yeniden tanımlanacak” demiştik. Sol adına pespaye burjuva düşüncelerin,
sapkınlıkların savunulduğu günümüzde Rızalar devrimciliği yeniden tanımlıyor;
Devrimcilik direnmek ve savaşmaktır. Devrimcilik feda kültürüdür.
Devrimcilik teslim olmamaktır. F tipleriyle oligarşi bizi teslim alacaktı. Anadolu
topraklarından devrim umudunu yok edecekti. İşte Anadolu’nun dört bir yanından
Rızalar boy veriyor. Umut Rızalar’la büyüyor.
Cepheliler;
şimdi umudun öfkenin direncin, sevmenin sınırı Rıza olmaktır. Rıza’nın düşmana
olan öfkesiyle, kiniyle, hesap sorma bilinciyle savaşı sahiplenmektir. Birimizi
yıktıklarında hepimiz ayağa kalkacağız. Rıza’ya sözümüz budur.
Rıza olmak;
devrim isimli bu trende sürüklenen vagon olmak değil, kavgamızı zafere taşıyan lokomotif
olmaktır. Her cepheli bu güce ve donanıma sahiptir. Kendinize güvenin;
tarihimiz, şehitlerimiz, Dayımız, en güçlü rehberimizdir. Tek başınıza da
olsanız güçlü olan biziz. “Tek başına olmak” fiziki bir durumdur, içerde,
dışarda, çatışmaların ortasında, kuşatmalarda, işkencehanelerde, F tiplerinde
Cepheliler hiçbir zaman, hiçbir yerde tek başına kalmazlar… Partimiz
sizinledir, şehitlerimiz, tarihimiz sizinledir…
Hasan Selim Gönen (Rıza) Büyük Direniş’in içinde doğdu
3 Mart 1983 İstanbul Üsküdar
doğumlu olan Hasan Selim Gönen aslen Selanik göçmenidir. Ailesi Mübadele ile
Marmara bölgesine yerleştirildi. Hasan’ın çocukluğu da Gelibolu’da geçti. Liseyi
Gelibolu Anadolu Lisesinde okudu. Bizimle tanışması da Gelibolu’da bir grup
arkadaşı ile Ölüm Oruçları üzerine yaptıkları sohbet üzerine oldu. Hareketimize
ulaşmak için 6 ay bizi aradı. 2003 yılı başlarında Yıldız Teknik Üniversitesi
Bilgisayar Öğretmenliği Bölümü 2. Sınıfta okurken Dev-Genç’lilerle tanıştı.
Artık o da bir Dev-Gençli’ydi. İstanbul Üniversitesi Gençlik sorumluluğu yaptı.
Hasan Gençlik içinde hızla
gelişirken Büyük Direniş de üçüncü yılına girmişti.
19 Aralık katliamından sonra F
tiplerinin açılmasıyla herkesin alanları terk ettiği dönemde Dev-Gençliler
Cananlar’ı, Zehralar’ı, Özlemler’i şehit vermişti. Dev-Gençliler de her
şeyleriyle Büyük Direniş’in içindeydi. Hasan esas olarak bu süreçte Büyük
Direnişin içinde örgütlendi. Mücadele yaşamı içinde hep direnişi gördü,
direnenleri tanıdı. Halkı için, vatanı için, devrim için, yoldaşları için
kendini feda eden kahramanları tanıdı. Onlarca şehidimizin cenazesine katıldı.
Her şehidimizin başında şehitlerimizin hesabını sormak için ant içti. Hasan
Selim Gönen içtiği tüm antlara sadık kaldı, Büyük Direniş boyunca tecrite karşı
yapılan eylemlerin içinde oldu. Özgeçmişinde kaç kez gözaltına alındığının
sayısını hatırlamıyordu, onlarca kez gözaltına alındı, işkence gördü.
Aynı zamanda Dev-Genç saflarında
demokratik akademik mücadelenin hep içindeydi Hasan. İlk tutuklanması da 7
Kasım 2005 yılında YÖK’e karşı Ankara’da yapılan eylemde oldu. F tipleri teslim
alamadı Hasan’ı. Tutuklu olduğu Sincan F Tipi Hapishanesinden 3 ay sonra Özgür
Tutsak olarak tahliye oldu. Tahliye olduktan sonara daha büyük görevlere aday
oldu, sorumluluklar üstlendi.
2006 yılında İstanbul
Üniversiteler sorumluluğu ve Gençlik alan sorumluluğu yaptı. 2007 yılında
Trakya Bölgesi (Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli ve Kocaeli) Gençlik
sorumluluğu yaptı. Mücadele içinde hep gelişti. Tecrübesizliğinden kaynaklı
tereddütleri olsa da verilen görevlerden hiç kaçmadı, yapamam demedi. Coşkulu,
yürekli, militandı Hasan; Kendisiyle de militanca hesaplaştı Hasan; “Artık
önümde hiçbir engel yok” diyordu. “Mücadeleyi benliğimin parçası
olarak görüyorum. O yoksa ben de yokum. Mücadelemizin her bir parçasını
kendimin olarak görüyor, her eksiğimize, her ihtiyacımıza, her hedefimize karşı
kendimi sorumlu hissediyorum” diyordu.
Halk Kurtuluş Kavgamızın
Omuzlarında
Yükseldiği Sessiz İsimsiz
Kahramanları
Kahramanlarımızın arasında onurlu
yerini alan Hasan böyle düşünmeyi onlardan öğrendi.
Dev-Gençliler! Anlatın Hasan’ı.
O, çürüyen düzenin yozlaştırdığı gençlik içinde gençlerimizin önderidir. Bu
sade, fedakâr, Dev-Gençli’yi tanısın tüm gençlerimiz. Halkımız kahraman evlatlarını
tanısın. Halk Kurtuluş kavgamızın omuzlarında yükseldiği sessiz isimsiz
kahramanları. Öyle namuslu, öyle kahraman, öyle genç… Ömrünü halkına adayan
gençliğin simgesidir Hasan.
“İnsanlarımız aç, yoksul, evsiz,
adaletsiz bırakılmış, vatanımızın her karış toprağı emperyalizmin işgali
altında. Parti-Cephemiz bu tabloyu değiştirebilecek tek güç, açların,
yoksulların kurtuluş umududur. Tepeden tırnağa adaletsiz bir düzende adaletin
temsilcisidir. Bu nedenle hareketimize kopmayacak biçimde bağladım kaderimi.
Çünkü bu tabloya gözümü kapatarak yaşayamam ben. Parti-Cephemiz bana bu
tabloyu değiştirmek için doğru yolu gösteren kılavuzumdur”
diyen Rıza bu bilinçle partinin vereceği her göreve hazırım dedi. Ve en büyük
isteği, halkımıza her türlü zulmü reva gören, vatanımızın her karşı toprağını
emperyalizme peşkeş çeken halk düşmanlarından hesap sormaktı. Onun için “Cephe
savaşçısı olmak istiyorum” dedi.
Rıza, istediğini oldu. Hem de
örnek bir savaşçı oldu. Düşmandan hesap sormak için yanıp tutuşurken 2009
yılında Cephe savaşçısı olarak tutsak düştü. Tutsaklığı inancını, öfkesini daha
da büyüttü. Özgür tutsaklığın doruğundaydı artık: Sabırlı olmayı öğrendi,
öğretti.
Devrimci;
halkın geleceğini sosyalizmde gören, bu inançla yaşayan ve bu uğurda ölendir...
"Devrimcinin fedakârlığı, bir kahramanlık değildir, bir
zorunluluktur; hayatın bir emridir devrimcinin fedakârlığı... Devrimciysen,
niçin ölürsün biliyor musun? Hayatı sevdiğin için, her an başkaldırmak üzere
içinde uyuklayan yılanı, büyük egoisti, ben'i öldürdüğün ve kendini halk
kitlelerinin yerine koyduğun için..."
7 Ocak 2012’de tahliye olduğunda
Rıza’nın Parti’ye yazdığı şu sözler Büyük Direnişin yarattığı devrimciliğin tanımıdır.
“Tekrar dışarıda mücadelenin, savaşın bir parçası olacak olmanın heyecanını
yaşıyorum. Bu kadar çabuk tahliye olmamı ikinci bir şans olarak görüyor ve bundan
önce yaşadığım başarısızlığın özeleştirisi olarak kullanmak istiyorum. Aldığım
eğitimi, tüm yeteneklerimi savaşımızın ihtiyaçlarına sunacağım ve başarılı
olacağım. Omzumda çok büyük bir sorumluluk hissediyorum. Sadece
şehitlerimizin hesabının yakıcılığını değil, yıllarını, ömrünü hapishanelerde
geçirecek olan tutsaklarımızın adalet özlemlerini de içimde taşıyarak geldim
dışarı. Onlara layık olmak, onların özlemlerini yerine getirmek,
düşmanlarımızdan hesap sormak en büyük hedefim. Ben Parti Cephenin bir savaşçısı
olarak tutuklandım bundan sonra da bir savaşçı gibi yaşayacak, mücadelemize
hizmet edecek ve öleceğim. Bana verilecek her göreve hazırım. Silahlı
birliklerimizde görevlendirilmeyi çok istiyorum. Ne kendimi ne halkımı ne de
Partimi utandırmayacağım.”
Sessiz Kahraman, Mütevazi
Dev-Gençli
Rıza Artık Görmek İçin Gözümüz,
Devrim İçin Sözümüz, Savaşmak
İçin Andımızdır!
Çok konuşan değil, iş
yapandı. Bu yanıyla sessiz mütevazıydi Rıza. Sorun çıkartan değil, sorun
çözendi. Bilgi “bilgiçlik” yapmak için değil, savaşmak için gerekliydi. Bir
şeyi bilmemek savaşmanın önünde engel olamazdı. Bilgi öğrenilirdi. Savaşmak
için istemek gerekirdi, inanmak gerekirdi. Rıza tüm benliğiyle kendini kavgasına
adayan devrim işçisiydi. İşte Rıza buydu. Bilgi eksikliğinin arkasına sığınarak
“yapamam” demedi. “Öğrenmem gereken bir dağ yığını bilgi olsa da kendimi,
yarın göreve başlayabilecek yetkinlikte hissediyorum” diyordu.
Oligarşi F tipi hücreleri kurdu
ama beyinlerde hücreler kurmayı başaramadı... Özgür tutsaklar her hücreyi
devrimci bir karargâha çevirdi. Rıza o hücrelerden çıktı hesap sormaya. Büyük
direnişimiz kahramanlar yarattı, evinde oturan kadını gencecik insanlarımızı
kahraman yaptı.
İşte Büyük Direniş’in tanımladığı
devrimcilik budur: Hiçbir sınır tanımayan, “olmazları” olur kılan, “yapabilir
miyim” diye düşünmeyen tereddütsüz, hesap sorma bilinciyle, öfkesiyle, kiniyle,
coşkusuyla dolu bir devrimcilik. Rıza, oligarşinin devrimcileri, devrimciliği
bitirmek için yaptırdığı F Tiplerinden hesap sorma bilinciyle, öfkesiyle,
kiniyle, coşkusuyla özgürlüğe koştu. Yeni sürecin savaşçısı, komutanı oldu.
Rıza artık görmek için gözümüz, devrim için sözümüzdür. Onun gözüyle bakıp,
onun yüreğiyle, coşkusuyla savaşacağız.
Halk düşmanları korkacaklar!
Rızalar’dan korkacaklar. Yeni
komutanlar yetiştiriyor Anadolu. Toprağa düşen her şehidimizin yerinden,
düşmandan hesap sormak için, adalet için yanıp tutuşan onlarca Rıza Komutan
dirilecek. Ve geleceği Rıza Komutanlar belirleyecek. Savaşımız Rıza
Komutanların yarattığı değerler üzerinden şekillenecek.
Gelmiş geçmiş en güçlü silah
inançtır. Devrime olan inancımızı yok edemediler. Halkımıza olan inancımızı yok
edemediler. Yoldaşlarımıza olan inancımızı yok edemediler. Rızalar bizim devrime
inancımızdır. Halkımıza, yoldaşlarımıza olan inancımızdır.
Rızalar halkın adalet özlemidir.
Adaleti sağlamak için adaletsizliğe karşı savaşacağız. Çünkü biz
biliyoruz ki, adaleti sağlamak için savaşmazsan “adalet yok” diye şikayet etme
hakkın olmaz. Halkın adaleti olacağız!
Halk düşmanları korkacaklar!
Rızaların öfkesinden, kininden korkacaklar!
Çünkü; AFFETMEYECEĞİZ!
Korkacaklar! Çünkü
yoldaşlarımızın hesabını soracağız.
AFFETMEK İHANETTİR!
AFFETMEYEECEĞİZ!
AMERİKAN UŞAĞI İŞKENCECİ, HALK
DÜŞMANLARINDAN, ENGİNLER’İN, ERDALLAR’IN, HASANLAR’IN ve TÜM ŞEHİTLERİMİZİN
HESABINI SORACAĞIZ!
BU DÜZENİN YASALARI, MAHKEMELERİ
SİZİ KORUSA DA HALKIN ADALETİNDEN KAÇAMAYACAKSINIZ!
(Yukarıdaki
öz geçmiş bilgileri, 24 Temmuz 2012 tarihli, 392 Nolu Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi
Basın Bürosu açıklamasından alınmıştır.)
***
Merhaba
07.01.2012
tarihinde Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nden tahliye oldum. Tekrar
dışarıda mücadelenin, savaşın bir parçası olacak olmanın heyecanını yaşıyorum.
Bu kadar çabuk tahliye olmamı ikinci bir şans olarak görüyor ve bundan önce
yaşadığım başarısızlığın özeleştirisi olarak kullanmak istiyorum. Aldığım eğitimi,
tüm yeteneklerimi savaşımızın ihtiyaçlarına sunacağım ve başarılı olacağım.
Omuzumda çok büyük bir sorumluluk hissediyorum. Sadece şehitlerimizin hesabının
yakıcılığını değil, yıllarını, ömrünü cezaevinde geçirecek olan tutsaklarımızın
adalet özlemlerini de içimde taşıyarak geldim dışarı. Onlara layık olmak,
onların özlemlerini yerine getirmek, düşmanlarımızdan hesap sormak en büyük
hedefim. Ben Parti Cephe’nin bir savaşçısı olarak tutuklandım bundan sonra da
bir savaşçı gibi yaşayacak, mücadelemize hizmet edecek ve öleceğim. Bana
verilecek her göreve hazırım. Silahlı birliklerimizde görevlendirilmeyi çok
istiyorum. Ne kendimi ne halkımı ne de Partimi utandırmayacağım.
Hasan Selim Gönen
08.01.2012
Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...